Türkiye’nin coğrafyası sadece dağları ve ovalarıyla değil, gölleriyle de benzersizdir. Haritaya uzaktan baktığında bile ülkenin dört bir yanına dağılmış mavi lekeler hemen dikkat çeker. Bu göller, kimi zaman volkanların bıraktığı izlerle, kimi zaman yer kabuğunun hareketleriyle ya da kar sularının birikmesiyle oluşmuştur. Her biri, bulundukları bölgenin iklimini, bitki örtüsünü ve hatta yaşam biçimini şekillendirir.
doğal göl bulunuyor; bunların bir kısmı mevsimsel nitelikte olsa da, kalıcı nitelikte olan göllerin sayısı 50 civarında.
Ancak doğal göllerin dışında baraj set gölleri de eklendiğinde bu sayı 600'leri buluyor. Türkiye’deki göller, yüzölçümü bakımından büyük farklılıklar gösterir. Van Gölü gibi devasa bir sodalı gölden, Salda’nın turkuaz sularına ya da Tuz Gölü’nün beyaz parıltısına kadar uzanan bir çeşitlilik var. Hadi yakından bakalım tüm hepsine!
| Göl Adı | Bölge | Yüzölçümü (km²) | Yaklaşık Derinlik (m) | Göl Tipi | Suyun Özelliği |
|---|---|---|---|---|---|
| Van Gölü | Doğu Anadolu | 3755 | 450 | Tektonik + Volkanik | Sodalı |
| Tuz Gölü | İç Anadolu | 1500 | 2 | Tektonik + Kapalı Havza | Tuzlu |
| Beyşehir Gölü | Akdeniz | 656 | 10 | Tektonik | Tatlı |
| Eğirdir Gölü | Akdeniz | 482 | 15 | Tektonik | Tatlı |
| Burdur Gölü | Akdeniz | 200 | 60 | Tektonik + Karstik | Tuzlu |
Türkiye’deki Göllerin Coğrafi Özellikleri
Türkiye’nin gölleri, ülkenin karmaşık yer şekilleriyle doğrudan bağlantılıdır. Dağlık yapının hâkim olduğu Anadolu coğrafyasında, göller genellikle çöküntü alanlarında veya kapalı havzalarda birikmiş sulardan oluşur. Bu nedenle Türkiye’nin göl yoğunluğu belirli bölgelerde toplanmıştır. En dikkat çekici alanlardan biri, “Göller Yöresi” olarak bilinen Isparta, Burdur ve Eğirdir çevresidir. Bu bölge, hem karstik hem tektonik yapısı nedeniyle göl oluşumuna son derece elverişlidir.
İç Anadolu Bölgesi ise, Türkiye’nin kapalı havzalarının en geniş yer kapladığı alandır. Bu nedenle burada, dışa akışı olmayan, buharlaşmayla su seviyeleri değişen göller sıkça görülür. Tuz Gölü bu bölgenin en belirgin örneklerinden biridir. Yaz aylarında tamamen kuruyarak tuz tabakalarıyla kaplanması, gölün dinamik yapısını gözler önüne serer.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde göllerin oluşumunda volkanik ve tektonik hareketler etkili olmuştur. Van Gölü, hem tektonik hem de volkanik kökenli yapısıyla bu özelliği en iyi şekilde yansıtır. Sodalı suyu, çevresindeki volkanik dağlarla birlikte, bölgenin jeolojik tarihine ışık tutar.
Türkiye’nin gölleri yalnızca doğal güzellikler değildir; aynı zamanda ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından da büyük öneme sahiptir. Her göl, çevresindeki iklim koşullarını, bitki örtüsünü ve yerel tarım faaliyetlerini etkiler. Örneğin, Salda Gölü çevresinde oluşan nemli mikroklima, bölgedeki bazı endemik bitkilerin yaşamasına imkân tanır.
Göller, su kaynakları açısından da kritik bir rol oynar. Türkiye’nin bazı gölleri içme suyu rezervi olarak, bazıları ise sulama ve enerji üretiminde kullanılır. Bu yönüyle göller, hem doğal hem de ekonomik sistemin bir parçasıdır.
Van Gölü

Van Gölü, Türkiye’nin doğusundaki Van ve Bitlis illeri arasında yer alır ve ülkenin en büyük gölüdür. Yüzölçümü 3755 km² olan bu göl, deniz seviyesinden yaklaşık 1646 metre yükseklikte bulunur. Oluşumu hem tektonik hem volkanik süreçlerle ilişkilidir.
Nemrut Dağı’nın patlaması sonucu lavların önünü kapatmasıyla sular bu çanakta birikmiştir. Bu özelliğiyle sadece Türkiye’de değil, dünyada da ender görülen bir göl tipine sahiptir.
Van Gölü’nü diğerlerinden ayıran en önemli özellik, sodalı ve tuzlu suya sahip olmasıdır. Bu nedenle içinde yalnızca “inci kefali” adlı endemik bir balık türü yaşayabilir. Gölün sodalı yapısı, çevresindeki doğal yaşamı da etkilemiştir. Yaz aylarında göl yüzeyi parlak bir maviliğe bürünür, kıyılarında ise beyaz tuz birikintileri oluşur. Bu yönüyle göl, hem turizm hem de bilimsel araştırmalar açısından büyük önem taşır.
Van Gölü aynı zamanda kültürel bir simgedir. Van Kalesi’nin hemen eteğinde, göl manzarasıyla iç içe bir şehir hayatı vardır. Bahar aylarında göl kenarındaki adalar. Akdamar, Çarpanak, Kuş ve Adır Adaları hem doğaseverlerin hem de tarih meraklılarının ilgisini çeker. Özellikle Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesi, gölün tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığının en güçlü göstergesidir.
Türkiye’de göllerin toplam yüzölçümü yaklaşık 10.000 km²’dir. Van Gölü’nün yüzölçümü 3755 km² iken, Tuz Gölü’nün 1500 km²’dir. Bu iki göl, Türkiye’deki toplam göl yüzey alanının yaklaşık %50’sini oluşturur.
Tuz Gölü
Tuz Gölü ise Türkiye’nin tam ortasında, Konya, Aksaray ve Ankara illeri arasında yer alır. Ülkenin ikinci büyük gölüdür. Ortalama 1500 km²’lik yüzölçümüne sahip olan göl, yaz aylarında büyük oranda kuruyarak yüzeyinde kalın tuz tabakaları bırakır. Bu tuz tabakaları, gölün çevresindeki tuz üretim tesislerinde işlenir ve Türkiye’nin toplam tuz ihtiyacının büyük kısmını karşılar.
Gölün suyu son derece tuzludur; bazı dönemlerde tuzluluk oranı yüzde 32’ye kadar çıkar. Bu yoğunluk, su yüzeyinde aynalı bir görünüm yaratır ve gölü fotoğrafçılar için büyüleyici bir manzaraya dönüştürür.

Ancak iklim değişikliği ve yer altı sularının aşırı kullanımı nedeniyle Tuz Gölü her yıl biraz daha küçülmektedir. Son 20 yılda gölün yüzey alanı yaklaşık yüzde 40 oranında azalmıştır.
Türkiye’de son 50 yılda 70’e yakın doğal gölün tamamen veya kısmen kuruduğu tespit edilmiştir (Kaynak: TEMA Vakfı, 2024).
Tuz Gölü aynı zamanda flamingoların yaşam alanı olarak da bilinir. Her yıl binlerce flamingo göle gelir, burada ürer ve yazı burada geçirir. Bu nedenle Tuz Gölü, yalnızca ekonomik değil, ekolojik açıdan da büyük bir değere sahiptir.
Salda Gölü
Türkiye’deki göller arasında Salda Gölü, hem jeolojik hem de görsel açıdan en dikkat çekici olanlardan biridir. Burdur ilinin Yeşilova ilçesinde yer alan bu göl, karstik oluşumlu bir göl olmasının yanı sıra görsel açıdan da en dikkat çekicilerindendir.

Karstik göller, kireç taşı (kalker), dolomit ya da jips gibi eriyebilir kayaçların sular tarafından çözülmesiyle oluşan çukurlarda meydana gelir. Salda Gölü de tıpkı bu süreçlerin sonunda, yer altı sularının ve yağışların etkisiyle oluşmuştur.
Salda Gölü’nü özel kılan şey yalnızca rengi değildir. Göl suyundaki magnezyum, soda ve kil mineralleri, hem suyun berraklığını hem de kıyıların o ünlü beyaz tonunu oluşturur. Bu özellikler, NASA bilim insanlarının dikkatini bile çekmiştir. Çünkü Salda Gölü’nde bulunan mikrobiyalit yapılarının, Mars’taki Jezero Krateri’yle benzer jeolojik özellikler taşıdığı tespit edilmiştir. Bu nedenle göl, bilimsel araştırmalarda “Dünya’daki Mars” olarak anılmaya başlanmıştır.
Su seviyesi mevsimsel olarak değişir; yaz aylarında buharlaşma nedeniyle kıyılar daha genişler. Ancak çevre düzenlemeleriyle birlikte, göl ekosistemini koruma çalışmaları da son yıllarda artmıştır.
Eğirdir Gölü
Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü, Isparta il sınırları içinde yer alır ve “Göller Yöresi”nin kalbinde bulunur. Tatlı su gölü özelliği taşıyan Eğirdir, hem içme suyu kaynağı hem de bölge halkının geçim kaynağı açısından son derece önemlidir. Gölün çevresindeki doğal güzellik, burayı hem yerli hem yabancı turistler için bir cazibe merkezine dönüştürmüştür.
Eğirdir Gölü’nün bir diğer dikkat çekici özelliği, üzerinde yer alan Yeşil Ada ve Can Ada adlı iki küçük adadır. Bu adalar, gölün doğal dokusuna zarif bir görünüm kazandırır. Göl, tektonik kökenli olmasına rağmen karstik süreçlerin de etkisiyle bugünkü şeklini almıştır.
Yıl boyunca göçmen kuşlara ev sahipliği yapan Eğirdir, ekolojik olarak da büyük bir değere sahiptir. Ancak tarımsal sulama, kıyı yapılaşması ve iklim değişikliği gibi nedenlerle son yıllarda su seviyesi ciddi şekilde azalmaktadır. Bu durum, gölün ekosistemini tehdit etmektedir.
Eğirdir Gölü, Türkiye’nin en büyük tatlı su göllerinden biridir ve Isparta’nın içme suyunun büyük kısmını sağlar.
Beyşehir Gölü
Beyşehir Gölü, Konya ve Isparta illeri arasında yer alır ve Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olma özelliğini taşır. Yaklaşık 650 km²’lik alanıyla, adeta bir iç deniz gibidir. Göl, Toros Dağları’ndan gelen sularla beslenir ve çevresinde 30’dan fazla küçük ada barındırır.
Beyşehir Gölü, hem doğal güzelliğiyle hem de tarihî dokusuyla dikkat çeker. Gölün çevresinde yer alan Kubadabad Sarayı kalıntıları, Selçuklu döneminden günümüze ulaşmış değerli miraslardandır. Bu durum, gölü sadece coğrafi değil, kültürel açıdan da önemli kılar.
Gölün tatlı su özelliği sayesinde çevresinde tarım, balıkçılık ve turizm faaliyetleri gelişmiştir. Ancak su seviyesinin düşmesi, hem ekosistemi hem de ekonomik faaliyetleri tehdit etmektedir. Son yıllarda yapılan gözlemler, Beyşehir Gölü’nün alanının yaklaşık yüzde 30 oranında küçüldüğünü göstermektedir.
Beyşehir Gölü, 30’dan fazla adaya, 20’ye yakın balık türüne ve yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Türkiye’deki Göller ve Oluşum Tipleri
Türkiye, jeolojik geçmişi bakımından oldukça genç bir ülkedir. Bu genç yapı, yeryüzü şekillerinde olduğu kadar göllerin oluşumunda da kendini gösterir. Farklı süreçler sonucu ortaya çıkan göller, ülkenin dört bir yanında birbirinden farklı özellikler sergiler. Kimi göller tektonik hareketlerle, kimileri volkanik faaliyetlerle, kimileri ise karstik veya buzul aşındırmasıyla meydana gelmiştir.
Tektonik Göller
Yer kabuğundaki kırılma ve çökme hareketleri sonucunda oluşurlar. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü bu gruptandır. Aynı zamanda tektonik süreçlerle birlikte volkanik faaliyetlerin etkisiyle meydana gelmiştir. Yüzölçümü 3755 km² olan göl, sodalı suyu ve yüksek buharlaşma oranıyla dikkat çeker. Tuz Gölü ve Beyşehir Gölü de tektonik kökenli göller arasındadır.
Volkanik Göller

Volkanik faaliyetlerin ardından lav birikintilerinin oluşturduğu çanaklarda suların birikmesiyle meydana gelir. En bilinen örneklerinden biri Nemrut Krater Gölü’dür. Bitlis sınırları içindeki bu göl, Türkiye’nin en derin krater göllerinden biridir. Ayrıca Kars’taki Çıldır Gölü, volkanik oluşumun etkilediği bir diğer önemli göldür.
Karstik Göller
Kalkerli arazilerde, yer altı sularının çözündürme faaliyetleriyle meydana gelirler. Bu göller genellikle küçük yüzölçümlü ama derindir. Burdur, Isparta ve Antalya çevresi bu göllere ev sahipliği yapar. Salda Gölü, karstik göllerin en güzel örneklerinden biridir.

Buzul Gölleri

Türkiye’nin doğusunda, yüksek dağlarda yer alan buzul aşındırmasıyla oluşan göllerdir. Sat Gölleri (Hakkâri), Kaçkar Gölleri (Rize) ve Karagöl (Artvin) bu grupta yer alır. Yaz aylarında bile serin kalan bu göller, ülkemizin nadir doğa harikaları arasında gösterilir.
Set Gölleri
Heyelan, alüvyon, lav veya moren gibi doğal engellerin suların önünü kapatmasıyla oluşurlar. Karadeniz Bölgesi bu tip göllerin yoğunlaştığı bir bölgedir. Sera Gölü (Trabzon) bir heyelan set gölüdür; Abant ve Yedigöller ise alüvyal set göllerine örnektir.









