Piyano denince çoğumuzun aklına ilk olarak Wolfgang Amadeus Mozart besteler ve klasik piyano eserleri gelir. Mozart’ın en ünlü eserleri, kuşkusuz müzik tarihinin en önemli kilometre taşları arasında ve hâlâ “en iyi piyano parçaları” listelerinde başı çekiyor. Ancak bu yazıda rotamızı klasiklerin ötesine çeviriyoruz. Yani Mozart’tan bahsetmeyeceğiz; bunun yerine, farklı dönemlerden ve tarzlardan, piyano ile iz bırakmış dünyaca ünlü sanatçıların hikâyelerine ve unutulmaz parçalarına odaklanacağız.
Piyano çalmayı öğrenme isteği, çoğu zaman bir ilhamdan doğar. Bazen bir sanatçı, bazen bir şarkıcı, bazen de bir müzik grubudur bu ilhamın kaynağı. En güzel piyano eserlerini çalabilme arzusu, insana büyük bir motivasyon verir.Çünkü pek çok şarkıcı aynı zamanda piyanisttir. Bu sayede kendi şarkılarını besteleme veya başkaları için eser yazma fırsatı bulurlar.
Hard rock’tan Fransız şansonuna, uluslararası pop’tan blues’a, cazdan soul’a, reggae'den rhythm and blues’a… Piyano, neredeyse tüm müzik türlerine girer ve bu da piyano kültürünü tükenmez bir hazin haline getirir.
Elton John, Fazıl Say, Ludovico Einaudi, Ray Charles… Gelin, bu efsane isimleri yeniden keşfedelim.
John Lennon ve The Beatles
Tam adıyla John Winston Ono Lennon, müzik dünyasının gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden biri. Piyanist-şarkıcı denildiğinde, onu anmadan geçmek mümkün değil.
1960’larda kurulan ve kısa sürede tüm dünyayı kasıp kavuran The Beatles grubunun yıldızı olarak, Lennon sadece bir şarkıcı ve piyanist değil; aynı zamanda bir söz yazarı ve yazardı. Paul McCartney ile birlikte, müzik tarihine altın harflerle yazılmış yüzlerce şarkıya imza attı.
The Beatles dağıldıktan sonra da Lennon, vazgeçemediği enstrümanı olan piyanoyla üretmeye devam etti. En bilinen şarkılarından birçoğu, bu dönemde hayat buldu. Hayatının en büyük ilham kaynağı ise eşi, Japon sanatçı Yoko Ono oldu. Onların aşkı, müzik dünyasının en çok konuşulan ilişkilerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Ancak Lennon’ın hikâyesi trajik bir şekilde sona erdi. 8 Aralık 1980’de, New York’ta uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Ardında ise hâlâ dillerden düşmeyen, milyonlara ilham veren şarkılar bıraktı.
Lennon'un piyanoyla bütünleştiği "Imagine"
Elton John - Piyanonun Pop Efsanesi

Elton John, kariyeri boyunca sahneye hep piyanoyla çıktı ve hâlâ her konserinde o tuşların başına oturuyor. Onu canlı izleyenler, sadece bir şarkı değil, adeta piyanoyla yapılan bir sohbet dinlediklerini söyler.
Piyano tarihinin en büyük efsanelerinden biri olan Elton John, sadece yetişkinlerin değil, çocukların da en sevdiği sanatçılardan biri. Bunun en büyük sebeplerinden biri, Disney’in Aslan Kral filminde seslendirdiği unutulmaz şarkı “Can You Feel the Love Tonight”. Bu parça, ona 41 ödülünden biri olan Oscar’ı kazandırdı ve onu tüm dünyada tanınır hale getirdi.
Elton John’u piyanodan ayrı düşünmek imkânsız. Bestelerinin çoğu, bu enstrümanla kurduğu güçlü bağ sayesinde ortaya çıktı. 200 milyondan fazla albüm satışıyla, İngiliz pop müziğinin en büyük figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca Londra’daki Kraliyet Müzik Akademisi’nin üyesi ve Fransa’da Officier des Arts et des Lettres nişanına sahip.
O, yıllardır dünyanın dört bir yanındaki müzisyenler için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. 2016’da çıkardığı 33. stüdyo albümü Wonderful Crazy Night ve 2017’de yayımlanan Best Of albümü, hayranlarının en sevdiği şarkıları yeniden dinlemesine olanak tanıdı.
Elton John’un piyanodan ellerini çekmeye pek niyeti yok gibi görünüyor. Onun sahne enerjisi, şarkılarındaki duygusal yoğunluk ve bitmeyen üretkenliği, bu efsanenin daha uzun yıllar hafızalarda kalacağının en büyük garantisi.
Ludovico Einaudi - Piyanonun Modern Şairi
İtalyan besteci ve piyanist Ludovico Einaudi, minimalist müziğin dünya çapındaki en tanınan isimlerinden biri. Onun eserleri, teknik gösterişten çok duyguyu ön plana çıkarır; bu yüzden hem klasik müzik dinleyicileri hem de müzikle yeni tanışanlar tarafından sevilir.
Einaudi, Milano Konservatuvarı’nda aldığı klasik eğitimin ardından, zamanla kendi özgün tarzını oluşturdu. Nuvole Bianche, Una Mattina, Experience gibi parçaları, yalnızca konser salonlarında değil, filmlerden dizilere, hatta reklam filmlerine kadar sayısız projede kullanıldı. Müziği, sade ama derin melodilerle dinleyiciyi hemen içine çeker.
Onu dinlemek, kimi zaman yağmurlu bir günde pencereden dışarı bakmak, kimi zaman ise uzun bir yolculuğun sessiz eşlikçisini bulmak gibidir. Piyanonun her notasına kendi nefesini katması, Einaudi’yi sadece bir piyanist değil, bir “müzikal hikâye anlatıcısı” haline getiriyor.
Bugün Spotify’da milyonlarca dinlenmeye ulaşan eserleri, dünyanın dört bir yanında konser salonlarını dolduruyor. Onun piyanoya yaklaşımı, müziğin basit ama güçlü olabileceğini hatırlatıyor. Ve belki de bu yüzden, Ludovico Einaudi’nin adı modern piyano müziğinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
🎼 Eğer popüler kültürdeki en çok sevilen melodileri merak ediyorsan 👉 En Sevilen Piyano Şarkıları rehber niteliğinde.
Fazıl Say - Piyanonun Asi Yıldızı
Piyanist, besteci, orkestra şefi ve Türkiye’nin dünya sahnesindeki en güçlü klasik müzik temsilcilerinden biri… Fazıl Say, sadece teknik ustalığıyla değil, aynı zamanda sahnedeki özgün tavrıyla da müzik dünyasında ayrı bir yere sahip.
Henüz çocuk yaşta piyano ile tanışan Fazıl Say, kısa sürede üstün yeteneğiyle dikkat çekti. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda başlayan müzik yolculuğu, ardından aldığı yurtdışı eğitimlerle uluslararası bir kariyere dönüştü. Mozart’tan Beethoven’a, Gershwin’den kendi bestelerine kadar uzanan geniş repertuvarıyla, dünyanın en prestijli salonlarında binlerce kez sahne aldı.
Fazıl Say’ın başarısı sadece icrasında değil, bestelerinde de kendini gösteriyor. İstanbul Senfonisi, Nazım Oratoryosu ve Kara Toprak gibi eserleri, klasik müziği Anadolu ezgileriyle harmanlayan cesur çalışmalardan sadece birkaçı. Ayrıca Sezen Aksu’dan Serenad Bağcan’a birçok sanatçıyla yaptığı ortak projeler, onun müziğinin sınır tanımadığını kanıtlıyor.
Konserlerinde piyanodan çıkan her nota, Fazıl Say’ın hem ustalığını hem de içtenliğini yansıtıyor. Dinleyiciyle kurduğu doğrudan bağ, onun konserlerini yalnızca bir müzik dinleme deneyimi değil, aynı zamanda bir duygu yolculuğuna dönüştürüyor.
Piyano başında yıllardır sürdürdüğü üretkenlik ve dünya çapındaki etkisi, Fazıl Say’ın adının daha uzun yıllar müzik tarihinde anılacağının en açık göstergesi.
Ray Charles - Piyanonun Ruh Adamı
2004 yılında hayata veda eden Ray Charles, müzik tarihine damga vurmuş isimlerden biri. Şarkıcı, besteci, aranjör ve piyanist olarak, Afro-Amerikan müziğinin en güçlü temsilcilerinden biri olarak anılıyor.
Henüz 7 yaşındayken görme yetisini kaybeden Ray Charles, küçük yaşta aldığı piyano dersleriyle müzik yolculuğuna başladı. Kısa sürede blues sahnesinde dikkat çekti ve “Georgia on My Mind”, “Hit the Road Jack” gibi parçalarla tüm dünyada tanındı. Bugün hâlâ bu şarkılar, farklı yorumlarla her yerde çalınıyor.
Müzik dünyasında ona “Genius” (Deha) lakabı boşuna verilmedi. Kariyeri boyunca caz, gospel, blues, country ve rhythm and blues gibi birçok tarzı ustalıkla harmanladı. Soul müziğin öncülerinden biri olarak, Elvis Presley, Van Morrison, Aretha Franklin, James Brown, Stevie Wonder, Billy Joel, Amy Winehouse ve Marvin Gaye gibi sayısız sanatçıya ilham verdi.
✨ Notalara eşlik eden ilham verici düşünceler için 👉 Piyano Hakkındaki Etkileyici Sözler yazısı tam sana göre.
Ray Charles’ın hayatını daha yakından tanımak isteyenler için 2004 yapımı Ray filmi, hem biyografi hem de müzikal anlamda tam bir başyapıt. Onu anlamanın en iyi yolu ise, elbette piyanonun başında çıkardığı o eşsiz tınıları dinlemekten geçiyor.
Aretha Franklin - Soul'un Kraliçesi
Aretha Franklin’in kariyerinde dikkat çekici bir başka detay, 1972 yılında Los Angeles’ta kaydettiği “Amazing Grace” albümüdür. Bir kilisede canlı olarak kaydedilen bu gospel albümü, yalnızca onun vokal gücünü değil, piyanodaki ustalığını da sergiler. Albüm, o dönemde Amerika’da en çok satan gospel albümü unvanını kazandı ve bugün hâlâ bu rekoru elinde tutuyor. İlginç olan ise, bu kayıtların çekimlerinin tam 46 yıl boyunca yayınlanamamasıdır; teknik ve yasal nedenlerle rafa kaldırılan görüntüler, ancak 2018’de sinemaseverlerle buluştu.

Müzik dünyasının en etkili isimlerinden biri olan Aretha Franklin, yalnızca güçlü sesiyle değil, piyanodaki ustalığıyla da efsaneleşti. “Soul’un Kraliçesi” olarak anılan Amerikalı sanatçı, bugün hayatta olmasa da mirası hâlâ yaşıyor.
Gospel’den caz’a, rhythm and blues’tan pop’a kadar sayısız tarzda eser veren Franklin, piyanoyu adeta bir uzantısı gibi kullanıyordu. Kariyeri boyunca 75 milyondan fazla albüm sattı, 18 Grammy Ödülü kazandı ve ismi bir asteroide verildi. Bu bile onun müzik dünyasındaki yerini anlatmaya yeter.
Aretha Franklin’in repertuvarı, hem teknik hem de duygusal açıdan zengin. “You Send Me”, “I Say a Little Prayer for You”, “I Knew You Were Waiting”, “(You Make Me Feel Like) A Natural Woman”, “Chain of Fools”, “Do Right Woman, Do Right Man”, “Day Dreaming” ve “Don’t Play That Song” gibi şarkılar, onun farklı dönemlerini ve müzikal gücünü en iyi şekilde yansıtıyor.
🎬 Piyanonun beyazperdedeki rolünü daha yakından incelemek için 👉 En Etkileyici Piyano Filmleri mutlaka okunmalı.
Stevie Wonder - Çok Yönlü Bir Müzik Dehası
Saç örgüleri, güneş gözlükleri ve enerjisiyle tanınan Stevie Wonder, müzik dünyasında tek bakışta tanınan bir figür. 1950’de Michigan’da doğan Wonder, çocuk yaşta görme yetisini kaybetti ama bu onu müzikten uzaklaştırmak bir yana, piyano başında bambaşka bir hayata taşıdı. O günden beri piyano, tıpkı vazgeçemediği armonikası gibi onun ayrılmaz bir parçası oldu.
Sadece çalmakla kalmayan Stevie Wonder, piyanoya dair söylediği sözlerle de ilham veriyor. Dünyanın dört bir yanında alıntılanan bu sözler, onun müziğe bakışını ve tutkusu yansıtıyor.
Yazar, besteci, yorumcu… Stevie Wonder’ın kariyerine rakamlarla bakınca etkilenmemek mümkün değil.
- 23 stüdyo albümü
- 3 film müziği albümü
- 4 canlı albüm ve 98 single
- En iyi özgün şarkı dalında Oscar
- 22 Grammy Ödülü
- 100 milyonun üzerinde albüm satışı
- ABD listelerinde Top 40’a giren 49 şarkı
Bu başarılar, sadece amatör müzisyenler için değil, profesyoneller için bile hayranlık uyandıracak cinsten. Stevie Wonder, piyanonun ve müziğin sınır tanımayan gücünün yaşayan kanıtı olarak anılmaya devam ediyor.
🎹 Bu eserlerin sanat ve sinemadaki etkisini anlamak için 👉 Sanatta ve Sinemada Piyanonun Etkisi yazısı çok öğretici olacaktır.
Alicia Keys - Piyanonun New York Sesi
Alicia Keys, hem usta bir piyanist hem de tam bir New York’lu… Şehrin kendine has kültürünü ve enerjisini, müziğine ustalıkla yansıtıyor. Olağanüstü bir sese sahip olan Keys, kariyerinin başından beri piyanoyu en yakın yol arkadaşı yaptı.
Henüz 7 yaşındayken klasik müzik eğitimi almaya başlayan Alicia, piyanoyla yalnızca teknik bir bağ kurmadı; aynı zamanda kendi hikâyesini anlatmanın en güçlü yolunu keşfetti. R&B, caz ve soul’un iç içe geçtiği eserlerinde, her parça New York’un sokaklarından esintiler taşır.
The Diary of Alicia Keys ve Songs in A Minor albümleri, onun hem piyanist hem de şarkıcı kimliğini en net şekilde ortaya koyuyor. Alicia Keys’i dinlemek, hem bir konser salonunda hem de New York’un bir köşesinde oturup şehir hayatını izlemek gibi…
Norah Jones - Cazın Piyano Prensesi
Gerçek adı Geetali Norah Jones-Shankar olan Norah Jones, müzikle adeta çevrili bir hayata doğdu. Babası dünyaca ünlü Hintli sitar virtüözü Ravi Shankar, annesi ise Amerikalı yapımcı Sue Jones. Bu kültürel çeşitlilik, onun müziğine baştan sona yansıdı.
Norah Jones, caz-vokal tarzında kendine özgü bir yol seçti. Piyanosunun başında, o yumuşacık sesiyle söylediği şarkılar, dinleyeni ilk notadan itibaren içine çeker. İlk albümü Come Away with Me, 20 milyondan fazla sattı ve ona “En İyi Yeni Sanatçı” dahil olmak üzere Grammy Ödülleri’nde büyük bir zafer getirdi.
Onu dinlemek, yağmurlu bir günde elinizde kahveyle pencere kenarına oturmak gibi bir his yaratır. Norah Jones, piyanoyla birlikte duyguları en sade ama en etkili haliyle sunan nadir sanatçılardan biri.
🌟 Unutulmaz eserleri icra eden kadın piyanistleri tanımak için 👉 Dünyaca Ünlü Kadın Piyanistler başlığına göz atabilirsin.
Bob Dylan - Folk’un Asi Sesi
Bob Dylan’ı anmadan müzik tarihini anlatmak neredeyse imkânsız. Amerikan popüler müziğinin dev isimlerinden biri olan Dylan, “Knockin’ on Heaven’s Door” gibi unutulmaz şarkılarıyla tanınsa da, onun ruhu folk müzikle beslenir.
Sadece piyanist ve şarkıcı değil; aynı zamanda ressam ve şair. 1960’ların çalkantılı yıllarında, şarkılarında döneminin sosyal ve politik sorunlarını cesurca dile getirdi. “Blowin’ in the Wind” ve “The Times They Are a-Changin’” gibi eserlerinde Vietnam Savaşı’na ve adaletsizliklere karşı sert eleştiriler getirdi.
O dönem gençleri, Dylan’ın bu “asi” duruşunu kendilerine yakın buldu ve onun şarkılarında seslerini buldu. Gitarıyla olduğu kadar piyanoyla da sahneye çıkan Bob Dylan, “Like a Rolling Stone”, “Ballad of a Thin Man”, “All Along the Watchtower”, “Masters of War” ve “Gates of Eden” gibi eserleriyle müzik tarihinin en güçlü repertuvarlarından birini oluşturdu.
Onu dinlemek, sadece güzel melodiler duymak değil; aynı zamanda bir dönemin ruhunu hissetmek demek.