Maksim Gorki, gerçek adıyla Aleksey Maksimovic Peskov, 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış önemli bir Rus yazar ve siyasi aktivisttir. Gorki, proletarya edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak edebi mirasını büyük ölçüde etkilemiş ve modern Rus edebiyatının gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.

Maksim Gorki, Sovyet devrimci edebiyatının babası ve sosyalist gerçekçilik doktrininin kurucusu olarak kabul edilen bir Rus yazardır. Zor bir çocukluk geçirmiş, başarılı bir yazar olmadan önce yaklaşık on beş yıl boyunca sık sık iş değiştirmiştir. Roman ve öyküleri, sınıf farklılıkları, adaletsizlik ve toplumsal haksızlıklar gibi temaları ele alarak dönemin siyasi ve sosyal sorunlarına dikkat çekmiştir. Aynı zamanda sanatının yanı sıra politik görüşleriyle de dikkat çeken bir figür olmuştur. Ayrıca, edebi metinlerin orijinal ruhunu yakalamak için bir rusça kursu alabilirsiniz.
Dört büyük Rus edebiyatı yazarı; gerçek hayattan öyküler, derin psikolojik analizler ve insanın varoluşuna dair büyük sorularla yüzleştirir bizi.
Aleksey Maksimoviç Peşkov, 24 yaşındayken gazetede yayınlanan ilk öyküsüyle beraber Rusça’da acı anlamına gelen ʺGorkiʺ ismini seçti ve kullanmaya başladı.
Edebi Kişiliği
"Gorki" takma adını seçmesi tesadüf değildir; "gorki" Rusça’da "acı" anlamına gelir ve Gorki, hayatının büyük bir kısmını tam da bu acının farklı yüzleriyle tanımıştır. Küçük yaşta yetim kaldı, zorlu bir çocukluk geçirdi, çeşitli işlerde çalıştı: ayakkabı tamirciliğinden gemi mutfağında bulaşıkçılığa kadar. Bu zor yıllar, onun hayata bakışını ve ileride kaleme alacağı eserlerin temel duygusunu şekillendirdi. Gorki, tam anlamıyla hayatın içinden bir yazardır; yazdıkları masa başında değil, sokaklarda, fabrikalarda, kahvehanelerde pişmiştir.
Gorki'nin edebi kişiliğini anlamak için önce onun hayata nasıl baktığını bilmek gerekir. O, insanı anlatır. Ama yüceltilmiş, kusursuz bir insan değil; gerçek, acı çeken, hatalar yapan, mücadele eden insanı. Gorki’nin kahramanları çoğu zaman toplumun en alt katmanlarından gelir: işçiler, yoksullar, evsizler, hayatın kenarında kalmış insanlar. Fakat bu karakterlerde şaşırtıcı bir direniş ve yaşama arzusu da vardır.
Eserlerinde umut, mücadele, başkaldırı gibi temalar sıkça işlenir. Gorki'ye göre insan, ne kadar ezilirse ezilsin, ayağa kalkma iradesine sahiptir. Bu düşünce onun "Toplumcu Gerçekçilik" akımının da öncülerinden biri olmasına neden olmuştur. Yani Gorki, gerçekliği tüm çelişkileriyle gösterir ama hep bir umut ışığı bırakır.
Dili sadedir, ağdalı cümleler kurmaz. Ne anlatmak istiyorsa doğrudan anlatır. Bu yüzden eserleri hem eğitimli kitlelere hem de sıradan halka ulaşmayı başarabilmiştir.
Çok düşündüm... Bu sözlerim 40 yıllık bir düşünmenin ürünüdür. Ateist olmayı, Allah’sız olmayı çok istedim. O zaman başıma buyruk yaşayacak, kimseye hesap vermeyecektim. Ama olmadı. Çünkü evrendeki müthiş düzen beni inanmaya mahkûm etti.“Evet bir Allah var. Hem de erişilmez güce sahip bir Allah! Olmalı da... Yoksa adaletsiz insanlardan kim hesap soracak?
Gouzenko
Maxim Gorki'nin En Önemli Eseri Nedir?
Ana
Bu roman, adeta Gorki'nin siyasi manifestosudur. Fabrikada çalışan işçilerin sömürülmesi ve örgütlenmeye başlaması üzerinden, bir annenin gözünden devrim ateşinin nasıl yandığını anlatır. Pavel Vlasov (oğlu), sosyalist düşüncelerle yanar, annesi ise ilk başta korkar, anlamaz... ama sonunda onun mücadelesinin bir parçası olur.
Ana, yalnızca bireysel bir uyanış değil, halkın uyanışıdır. Bir kadının korkudan cesarete geçişini anlatırken aslında tüm bir sınıfın dönüşümünü resmeder.
Otobiyografi Üçlemesi
Maksim Gorki'nin otobiyografisi, üç kitaptan oluşan bir seri halinde yazılmıştır ve aslında onun hayat hikayesini aşama aşama gözler önüne serer. Bu üçleme, Gorki'nin kendi deyimiyle "hayatın gerçek üniversitesinden" aldığı derslerin bir kaydı gibidir. Bu otobiyografi üçlemesi şöyldir:
1. Çocukluğum (1913–14)
lk kitap olan Çocukluğum, Gorki'nin babasını kaybettikten sonra büyükbabasının evine taşındığı yılları anlatır. Bu ev, şefkatten çok şiddetin, güvenden çok korkunun hüküm sürdüğü bir yerdir. Büyükbabasının hoyrat öfkesiyle, büyükannesinin masalsı hikâyeleri arasında sıkışmış küçük Aleksey, dünyanın ne kadar acımasız olabileceğini çok erken öğrenir. Ancak tam da bu acımasızlık, onda hem insanlara hem de hayata karşı derin bir merhamet duygusunun filizlenmesine yol açar. Gorki, bu ilk bölümde çocuk gözüyle büyük bir dünyanın kırık aynasını gösterir bize; yoksulluk yalnızca fiziksel değildir, ruhu da incitir.
2. Ekmeğimi Kazanırken (1915)
İkinci eser, Ekmeğimi Kazanırken, Gorki’nin ergenliğe geçişiyle birlikte çalışmaya başladığı yılları konu alır. Artık hayat, ona daha da acımasız yüzünü göstermektedir. Bir fırıncı çırağı, bulaşıkçı, ayakkabı tamircisi olarak türlü türlü işlerde çalışır; her yerde açlık, aşağılama ve yalnızlık onu karşılar. Bu dönem, onun karakterinin keskinleştiği zamandır. Gorki burada, yalnızca çalışarak hayatta kalmanın değil, düşünerek, öğrenerek insan kalabilmenin de mücadelesini verir. Kütüphaneler, sokak konuşmaları, sıradan insanların gözlerinde parlayan hayaller onun asıl üniversiteleri olur. Kitabın dili zaman zaman öfkeyle dolar, zaman zaman ise dünyanın güzelliğine duyulan inatçı bir hayranlıkla yumuşar.
3. Benim Üniversitelerim (1923)
Üçlemenin son kitabı olan Benim Üniversitelerim ise Gorki’nin büyük ideallere, bilgiye ve sosyal adalete olan açlığını sahneye çıkarır. Nijniy Novgorod’dan ayrılan Aleksey, Kazan’a gelir, burada üniversite okumak ister fakat parasızlık ve toplumdaki eşitsizlikler hayallerini sürekli örseler. Resmi eğitime giremese de, gerçek hayatın ve yoksul halkın içinde, devrimci düşüncelere açılan kapıları bulur. Fabrika işçileri, göçmenler ve sürgünlerle birlikte, Rusya'nın değişmesi gerektiğine olan inancı olgunlaşır. Bu kitap, umutla umutsuzluk arasında gelgitler yaşayan genç bir ruhun hikayesidir; Gorki bir taraftan insanın aşağılanmasına isyan ederken, diğer taraftan hala güzellik ve kurtuluş arayışını bırakmaz.
Küçük Burjuvalar
"Küçük Burjuvalar", adından da anlaşıldığı gibi, tam bir toplumsal katman eleştirisidir. Ancak Gorki bunu öyle basmakalıp bir şekilde yapmaz; kalemini adeta bir neşter gibi kullanarak küçük burjuvazinin iç yüzünü, ikiyüzlülüğünü ve varoluş kaygılarını parça parça açığa çıkarır.
Eser, Bessemenov ailesinin etrafında döner. Bu aile, tipik bir küçük burjuva ailesidir: eski geleneklere bağlı, değişimden korkan, ama aynı zamanda ne eski sistemin nimetlerinden yararlanabilen ne de yeni düzenin dinamizmine ayak uydurabilen bir yapıya sahiptir. Baba Bessemenov, düzeni ve otoriteyi körü körüne savunan, değişimi "ahlaksızlık" sayan bir figürdür. Oğlu Pyotr, babasının aksine daha idealist bir karakterdir ve toplumun değişmesi gerektiğine inanır. Nesiller ve fikirler arasındaki çatışma, bu evin dört duvarı arasında tam bir psikolojik harp alanına dönüşür.
Gorki burada çok önemli bir şeyi ortaya koyar: Küçük burjuvazi sadece ekonomik olarak değil, ahlaki ve zihinsel olarak da tükenmiş bir sınıftır. Devrimci fikirlerden korkarlar çünkü her değişim tehdidi onların zaten pamuk ipliğine bağlı varoluşunu tehdit eder. Öte yandan, mevcut düzende de hiçbir gerçek güçleri yoktur; sadece “varmış gibi” yaparlar. İşte bu ikili sıkışmışlık hali, Gorki'nin karakterlerine o müthiş trajikomik ağırlığı verir.
Bu eser ilk sahnelendiğinde özellikle Çarlık rejimi yanlılarının hiç hoşuna gitmedi. Çünkü "değişimin kaçınılmazlığı" teması, o dönemin titrek istikrarını tehdit ediyordu. Gorki, geleceğin devrimini bu sıkışmış aile salonlarının içinde filizlendiriyordu; çöküşün melodisini küçük burjuva çay sohbetlerinin arasına gizliyordu.
Dostoyevski kimdir ve Dostoyevski'nin hangi kitapları okunmalı? Diye merak ediyorsanız bu yazı tam size göre.

Ayaktakımı Arasında
Bir gecekondu barınağında yaşayan toplum dışı insanları konu alır: alkolikler, fahişeler, dolandırıcılar, umutsuz yaşlılar… Ancak Gorki onları aşağılamaz. Onların da umutları, hayalleri ve felsefeleri vardır. "Gerçek" nedir? Umut nedir? Gorki bu kirli, karanlık dünyada insan onurunun hala nasıl pırıldayabildiğini gösterir.
Bu eser tiyatroya uyarlandığında, dünya tiyatrosunun başyapıtlarından biri haline geldi.
Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş… Bu kitapların yazarı Tolstoy’u daha yakından tanıyın.
Rus Edebiyatındaki Yeri
Gorki, klasik Rus edebiyatının büyük ustaları olan Tolstoy, Dostoyevski ve Turgenyev’in ardından gelen kuşağın en parlak ismidir. Ancak Gorki'yi onlardan ayıran önemli bir fark vardır: O, toplumsal değişimi sadece anlamakla kalmamış, onu doğrudan savunmuştur. Ayrıca, eserleri orijinal dilinde okunabilmesi için bir rusça dil kursu almanız da faydalı olabilir.
Çehov ile yakın bir dostluk kurmuş, Tolstoy’a büyük hayranlık duymuştur. Fakat zamanla, özellikle devrimci fikirleri yüzünden, aristokrat çevrelerden uzaklaşmıştır. 1905 Devrimi sırasında aktif bir şekilde devrimci hareketleri desteklemiş, bu yüzden tutuklanmış ve kısa bir süre hapiste kalmıştır.
Sovyetler Birliği'nin kuruluşuyla birlikte, Gorki resmi ideolojinin önemli bir temsilcisi haline gelmiştir. Stalin döneminde, edebiyatın "halkı eğitme" ve "devrimi destekleme" görevi olduğu fikri onun öncülüğünde gelişmiştir. Hatta "Sosyalist Gerçekçilik" adını taşıyan bu anlayış, Sovyet sanatında temel ilke haline gelmiştir.
Tabii bu durum, Gorki'nin tüm eserlerinin "propaganda" olduğu anlamına gelmez. Özellikle erken dönem eserleri çok daha bireysel ve insani bir çizgide durur. Yine de devrime olan bağlılığı, sanat anlayışını önemli ölçüde etkilemiştir.
Maksim Gorki Ölümü
Maksim Gorki'nin oğlu Aleksei Peshkov, mayıs 1935'teki ani ölümüyle Gorki'de derin bir yıkıma neden oldu. Aleksei'nin ölümü takiben, Gorki 1936 yılında haziran ayında öldü. Her ikisi de ölümleriyle büyük bir şüphe altında kaldı, zira zehirlendikleri iddia ediliyordu. Maksim Gorki'nin ölümü, Rus edebiyat dünyasında büyük bir trajediye yol açtı ve bugüne kadar pek çok tartışmaya konu oldu.
Gorki'nin cenazesi büyük bir devlet töreniyle kaldırıldı. Stalin, yüzünde yaldızlı bir matem maskesiyle, en ön safta yürüdü. İronikti: Gorki, yazılarıyla tiranlığa karşı savaşmıştı; şimdi ise bir tiran, onun cesedinin üstünden geçiyordu.
Belki de Gorki'nin gerçek mezarı, yazdığı her cümlenin arasına gizlenmiştir: Adalet için yükselen bir çığlık ve ihanetin soğuk tınısı. Beton mezar taşlarının söyleyemediği şeyi, onun kelimeleri hala fısıldar:
"İnsan doğar, direnir ve ölür. Ama bazen en büyük ölüm, direnmeyi bırakmaktır."
Gorki
Kısa öyküleri ve yazdığı oyunlarıyla dünya klasikleri arasında kendine yer edinen usta yazar Anton Çehov’un asıl mesleğinin cerrahlık olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazlası için yazıya tıkla!









