Almanların dışarıda yemek yeme tarzı birçok yönden dünyanın birçok yerindekilere benzer. Türk kültürüne benzerlik gösterse de birçok Amerikalı veya Kanadalı, Avrupa/Almanların dışarıda yemek yeme şeklini tam olarak anlayamaz ve garipser. Örneğin, masaya bahşiş bırakmaya alışkın olan Kuzey Amerikalılar, bunun Almanca konuşulan dünyada yapılmadığını genelde bilmezler. Ama mesela Türkiye’dekinin aksine bir Alman restoranında bir garson tarafından karşılanıp oturmak için beklerseniz gerçekten de sonsuza kadar bekleyebilirsiniz çünkü Almanya’da genellikle insanlar oturacakları yerleri kendileri bulur ve seçer.
Alman restaurantlarında su içmek isterseniz garsonlar size musluk suyu da getirebilir. Hatta bazı Avusturya ve Alman mekanlarında kredi kartı bile geçmemektedir. Yer yer Türkiye’yle benzerlik gösterse de farklılıkları da çok olan Alman yemek yeme ve ödeme kültürü bazen kafa karıştırıcı olabiliyor. Biz de bu yazımızda özellikle Türklerin sıklıkla kullandığı “Alman usulü ödeme” deyimini irdeleyip tam olarak nereden ve ne anlama geldiğini açıklayacağız.
Almanya’yı gezmeyi, orada yaşamayı veya okumayı düşünüyorsanız tüm bunları baştan sona okumakta fayda var çünkü Almanca konuşulan dünyada kötü bir yemek yemek zor olmasına rağmen ödeme kısmında zorluklar yaşayabilirsiniz. Bunun üstesinden gelmenin en güzel yolu da tabii ki Almanca bilmektir. Çok aç biriyseniz, yemek yemeyi seviyorsanız, üstüne Alman mutfağını da merak ediyorsanız tavsiyemiz Almanca kurslar veya Almanca özel dersler alarak en azından Almanya’da bir mekanda yemek yemek ve ödeme işlemini yapacak kadar Almanca öğreniniz. Bu şekilde hem karnınız doyar hem de Almanlar tarafından yadırganmazsınız!

Hesap Ödeme Süreci
Hoşlandığınız biriyle gerçekleştirdiğiniz ilk buluşmanın belki de en gergin anıdır hesap ödeme süreci. Hesabı doğrudan siz veya karşı taraf mı ödemeli yoksa herkes kendi hesabını mı ödemeli? Genelde ülkemizde bu erkeklerden beklense de Alman usulü yöntemi de Türkiye’de çok geçerliliği olan bir ödeme şeklidir. Grupça bir yemek yeseniz de iki kişilik bir yemek olsa da aile içinde de olsa resmi iş yemeği de olsa Alman usulü hem hayat kurtarıcı hem de tam bir baş belası olabiliyor, yanlış mı düşünüyoruz?
Almanya'da yaşam hakkında makalemizi okuyabilirsiniz!
Go Dutch İfadesi
İngilizce’de “go Dutch” olarak söylenen Alman usulü ödeme yöntemi aslında yemek yiyen herkesin toplam adisyonu bölüşmesi anlamına geliyor. Eşitlikçi bir yöntem. Hesapların ödenmesi sırasında, tüm cüzdanların masada olduğunu ve yemek yiyenlerin hesabı nasıl paylaştıracaklarını tartıştıklarını görmek alışılmadık bir durum değil, özellikle de Türkiye’de. Hesap geldiğinde zihinsel hesaplamaları, tartışmaları ve el değiştiren paraları görüyorsak anlıyoruz ki Alman usulü hesaplaşmalar başlamış bile!
Alman Usulü Geçmişi
17. yüzyılda Hollanda Cumhuriyeti ve İngilizler, uluslararası ticaret, koloniler ve denizlerin hakimiyeti için rekabet ettiler. 1652'den başlayarak, Hollandalılar ve İngilizler sonraki 22 yıl boyunca, ringa balığından tutun da günümüz New York'una kadar her şey için mücadele ederek üç farklı savaşa girdiler. Yapılan propagandalar, ilişkilerin hızla bozulduğu anlamına gelmişti ve hem İngilizler hem de Hollandalılar, diğer ülkedeki veba ve yangınları Tanrı'nın bir cezası olarak görüyorlardı.
İsim ve lakap takma, asılan broşürler sayesinde çokça yaygınlaştı. Hatta Hollandalılar, İngilizlerin Şeytan'ın soyundan geldiğini ve bu nedenle kuyrukları olduğunu iddia ediyorlardı. İngilizler de Hollandalılara "tereyağı kutuları" ve ayyaşlar diyerek misilleme yapıyordu. Savaşlar seyrekleşse bile düşmanlık bayağı bir süre devam etti. Sonraki yüzyıllarda, İngilizce dilindeki "Hollandaca (Dutch)" kelimesi, sonunda vasatın altında olan her şeyi tarif etmeye başladı. Kelime bir anda aşağılayıcı bir anlam kazandı. Hakaretler giderek artmaya ve yoğunlaşmaya başladı. İngilizlere göre Hollandalı askerlerin savaşmak için "Hollandalı cesaretine (dutch courage)" veya alkolle beslenen kabadayılığa ihtiyaçları vardı. Bir "Hollandalı amca (dutch uncle)", nazik bir amca değil; sert ve otoriter bir figür anlamına geliyordu.

Artık İngilizlere göre "Hollanda ziyafetleri (dutch feasts)", ev sahibinin herkesten önce sarhoş olduğu partilerdi, "Hollanda hesaplaşması (dutch reckoning)" ise beklenmedik suçlamalarla birleştirilmiş bir yasa tasarısıydı. "Hollanda konforu (dutch comfort)", kötü bir durumun daha kötü olmadığına dair küçük bir teselliydi. Yani resmen tüm deyimler İngilizler’in propogandası sayesinde bambaşka bir anlam kazanmıştı. New Netherland Institute'tan Peter Douglas bütün bunların, özünde Hollanda’nın olması gerekenin tersi veya aşağısı olan herhangi bir şeyi ima ettiğini belirtmiş ve bu terimlerin genellikle kaba hakaretlerden pişirme kaplarına kadar her şey için kullanıldığından bahsetmiş. "Hollanda ikramı (dutch treat)" nın ilk kaydedilen kullanımı, The Baltimore American'da 1873'te yayınlanan bir yazıdadır. Alman göçmenler arasında asla kimseye borçlu olmamak ve sadece parasının yettiği kadarını satın almak bir gurur kaynağıydı.
Alman Usulünün Yaygınlaşması
Bu tutum tüm toplulukta yaygındı ve bir grup bir eğlence veya dinlenme yerine gittiğinde, her kişinin kendi payını ödeyeceği önceden belli olurdu. Hollanda'da "Hollanda ikramı"nın argo karşılığı bulunmamakla birlikte, kabaca "Amerikalı olmak" anlamına gelen "Amerikaans Fiest" denen bir deyim var. Ev sahibinin her şeyi sağlamasını beklemek yerine gelen misafirlerin yanlarında yiyecek içecek getirmeleri anlamına geliyor. Belki buna misilleme olarak da doğmuş olabilir “to go Dutch (Alman usulü)” deyimi.
Temelde birbirini aşağılamak için yarışan iki toplum kaynak olarak gösterilse de batı dünyasındaki görgü kurallarıyla alakalı olabileceğini söyleyen kaynaklar da var. Gruptaki herhangi bir kişinin tüm grubun maliyetini karşılaması yerine, ücretli bir etkinliğe katılan her kişinin kendi masraflarını karşıladığını gösteren bir terim çünkü bu. Bu deyim, her kişinin kendi yemeğini ödediği Batı dünyasındaki restoran yemek görgü kurallarından kaynaklanmaktadır şeklinde de belirtmek yanlış olmaz.
Alman Usulünün Farklı Yorumları
Amerika Birleşik Devletleri'nde, "Alman usulü" deyimi genellikle belirli durum veya olaylarla ilgili kullanılıyor. Doğum günleri, ilk buluşmalar veya şirket yemekleri gibi yemeklerde, sosyal geleneklere, kişisel gelire ve taraflar arasındaki ilişkinin gücüne dayalı bir beklenti oluşur.

"Alman usulü" varsayılan ödeme yöntemi olmaya devam ederken, bireysel harcamalar benzerse bazı ödeme sorunlarından kaçınmak için faturayı eşit olarak bölmek de yaygındır. Biri tüm hesabı ödemeye razıysa pek problem olmasa da bir kişi 3 içecek ve bir biftek yemeği sipariş ederken, başka bir kişi 1 içecek ve bir meze sipariş ettiğinde Alman usulü yaparak hesabı eşit olarak bölmek haksızlık da olabilir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Alman usulü hayat kurtarıcı olsa da bazen baş belası olabiliyor.
Başka bir kaynağa göreyse, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan sonra en çok darbe yiyen ekonomilerden biri olan Alman ekonomisi, kalkınmak için 1950’lerden sonra sanayisini dışarıdan iş gücü alarak büyütmeye çalışırken yaşanan ekonomik buhran nedeniyle insanların artık birbirlerine dahi borç vermediği bir dönem yaşamış olmalıdır. Yani her Alman bireyinin ekonomik kriz boyunca bireysel olduğunu, ortak ödemelerin veya borçlanmaların olmadığını düşünecek olursak çok da mantıksız değil. Dönem boyunca yaşanan bu durum her dile farklı şekilde girmiş ve Türkçe’de de Alman usulü olarak kalmıştır
Alman disiplinine yakından bakalım mı?
Yüzde yüz doğruluğu tespit edilen bir kaynak bulamamakla birlikte konuyla ilgili yazılanları her zaman orijinal kaynaklarından okumakta fayda var. Tabii bunun için Almanca bilmek gerekiyor. Belki de çoğu zaman sevdiğiniz ama eşitlikçi olmadığında nefret ettiğiniz o Alman usulü deyimini orijinal kaynaklarından okumak için Almanca öğrenmeye karar vermişsinizdir şu an. O zaman en yakınınızdaki Almanca kursunu arayabilir, Almanca özel öğretmenlerle görüşebilir veya Almanca dil uygulamalarıyla kendi kendinize Almanca dersler çalışabilirsiniz. adana almanca kursu ve almanca dersleri için Superprof'u takipte kalın!
Almanca dersleri alırken Alman kültürü hakkında da asgari düzeyde bilgi sahibi olmanın çok önemli olduğunu tekrar hatırlatalım!









