Bazen aniden atlayıp Ege'ye ya da Akdeniz'e sürmek istersin. Nereye gittiğinin pek bir önemi yoktur; önemli olan, uzakta bir yerlerde seni bekleyen sıcak kumların, denizin ve güneşin olduğunu bilmektir.
Bir bakmışsın İzmir’i geçmişsin; Çeşme’ye mi devam etsem, yoksa Karaburun’a mı sapsam diye düşünürken, kendini Alaçatı’nın o taş, hafif esintili, rengârenk sokaklarında yürürken bulmuşsun.
Sonra bir anda aklına esmiş; Didim’de bir plaja uğrayıp ayaklarını serin sulara sokmuşsun.
Yol uzamış; Bodrum’a varmışsın. Marina’da ayaklarını denize sarkıtarak balık ekmek yemişsin, güneşin yavaşça ufka gömülüşünü izlemişsin. Ayrıca, tatilinizde İzmir'in sıcak kumları arasında yüzme keyfini deneyimlemek isterseniz, izmir yüzme kursu seçeneklerini değerlendirebilirsiniz.
E, Marmaris’e, Datça’ya uğramadan olur mu?
Datça’nın en ucundaki Knidos Antik Kenti’ne gitmişsin gün batımını izlemeye. (Dünyanın en güzel gün batımı izleme noktası olabilir!)
Yola devam etmişsin...
Akyaka’da Sakar Geçidi’ne gelmişsin ve Gökova Körfezi’nin manzarasıyla büyülenmişsin oh be işte özgürlük demişsin!
Azmak Nehri'nin buz gibi suyuna ayaklarını sokmuşsun, suyun serinliğiyle tüm dertlerinden sıyrılmışsın.
Sonra Fethiye…
Ölüdeniz’in turkuazına ilk baktığında gözlerine inanamamışsın.
Gökyüzünden süzülen yamaç paraşütçülerini izlerken, içinde kabaran özgürlük duygusu tüm bedenine yayılmış.
Belki cesaret edip Babadağ’dan atlamışsın, belki de sahilde kumlara uzanıp sadece o eşsiz manzarayı izlemişsin.
Fethiye’den Kaş’a doğru ilerlerken Kaputaş Plajı tabelası çıkmış karşına.
İçten içe bir sevinç kaplamış içini.
Arabanın kapısını aceleyle kapatıp merdivenleri inmişsin.
Ve o serin, buz gibi suya atladığın anda, bütün dertlerin denize karışıp gitmiş. Yani kafayı "sıfırlamışsın!"
İşte tam o an anlamışsın,
Tatil, bir bavula birkaç tişört atmak, şezlongda uzanmak, denize girmek değilmiş.
Tatil, özgür hissetmekmiş.
Tatil planınızı bütçenize uygun şekilde yapmak istiyorsanız, uygun fiyatlı tatil yerleri yazımıza da göz atabilirsiniz.
Yolculuk seni sadece bir yere götürmez; seni kendine biraz daha yaklaştırır.
Jacques Attali
Bu yazıda, Türkiye'nin en çok tercih edilen tatil yerlerini ve o yerlerdeki en güzel yüzme noktalarını senin için rehber formatında bir araya getirdik. Ayrıca, büyük şehirlerden gelen tatilciler, dinlenme öncesi su sporları pratiği için ankara yüzme kursları ile kendilerini geliştirebilirler.
Ama önce, Türkiye’de tatil alışkanlıklarına dair birkaç sayıya göz atmakta fayda var.
2025 Türkiye Tatil Alışkanlıkları
| Veri Başlığı | 2025 Güncel Değer | Açıklama |
|---|---|---|
| 🏖️ Mavi Bayraklı Plaj Sayısı | 567 | Türkiye, 567 plajıyla dünyada en çok Mavi Bayraklı plaja sahip 3. ülke konumunda. |
| 🌍 Yalnız Seyahat | %29 | 2025’te yalnız başına tatil yapma oranı %29’a ulaştı. Kaş, Datça ve Akyaka bu grup için en çok tercih edilen tatil yerleri arasında. |
| En Kalabalık Gün | Kurban Bayramı Tatili | 2024 yılındaki Kurban Bayramı'nda tek bir günde 1,5 milyon kişi sadece Ege sahillerinde plajlara akın etti. |
| 🛌 Ortalama Tatil Süresi | 5.7 gün | Tatilciler, ortalama olarak 5,7 gün süreyle tatil yapıyor. |
| 👨👩👧👦 Aile ile Tatil Yapma Oranı | %53 | Tatilcilerin yarısından fazlası çocuklarıyla birlikte tatil yapmayı planlıyor. |
| 🎯 En Popüler Tatil Bölgeleri | Antalya, Muğla, İzmir | Antalya 233, Muğla 112 ve İzmir 64 Mavi Bayraklı plajla öne çıkıyor. |
| 🔎 Tatil Planlarını İnternetten Yapanlar | %84 | Tatilcilerin %84’ü rezervasyonlarını internet üzerinden gerçekleştiriyor. |
Alaçatı – İzmir
Alaçatı’nın o hafif esintili havası insanın zihnini hemen arındırır. Taş evleri, begonvillerle bezeli sokakları ve sabahın erken saatlerinde mis gibi kahve kokusuyla uyanan bu küçük Ege kasabası, son yıllarda “moda” tatil yerlerinden biri oldu belki, ama hâlâ kendine has bir ruh taşıyor. Burası özellikle genç çiftler, tatilinde biraz şehir şıklığı da olsun isteyenler için birebir.
Sörf tutkunları için Alaçatı’nın rüzgârı zaten başlı başına bir neden. Ama “Ben rüzgârda uçuşmak istemem, sakin sular isterim” diyorsanız, Ilıca Plajı sizi bekliyor. Suyu o kadar durgun ve sıcak ki, sanki her mevsim yüzmeye hazır. Kumu ince, denizi sığ. Özellikle çocuklu aileler için birebir.
Daha sakin bir deneyim arayanlar içinse Delikli Koy tam bir keşif noktası.
Taşlık yolları geçip ulaşılan bu küçük koyda, kayaların arasından süzülen deniz sizi büyüleyecek.
Şemsiye, market veya herhangi bir işletme yok; doğayla baş başa kalmaya hazır olun.
Temiz ve berrak sular arıyorsanız, denizi en temiz sahiller tam size göre.
Bodrum – Muğla
Bodrum, Türkiye tatil yerleri denince hâlâ zirvede. Yok Bodrum bitti tükendi, aşırı kalabalık, aşırı pahalı vs. gibi söylemler elbette boş değil. Ancak hemen her bütçeye de uygun lokasyonları hala var.
Havaalanından iner inmez üzerinize çöken “tatil başladı” hissi, çok az yerde bu kadar güçlü olur. Mavinin her tonunu taşıyan koylar, kireç badanalı evler, taş sokaklar ve gece sabaha kadar süren sohbetler... Bodrum’u Bodrum yapan tam da bunlar değil mi? Ayrıcalıklı deniz keyfinize ek olarak, deniz sporlarından daha fazla zevk almak isterseniz, yüzme kursları fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz.
Ama işin en güzel kısmı, tabii ki denizidir. Bitez Plajı mesela... Geniş kumsalı, sığ ve cam gibi deniziyle sadece çocuklu ailelerin değil, sabah erken "çarşaf gibi denizde" yüzmeyi sevenlerin de gözdesi. Sabah saatlerinde deniz öyle sakin ve öylesine berraktır ki, denizin dibindeki kum tanelerini dahi görürsünüz. Gümüşlük ise başka bir hikâye anlatır bize. Sessizliğiyle öne çıkar. Çakıllı kıyısından denize girerken biraz dikkat ister ama o serinlik ve sessizlik başka yerde yoktur. Özellikle gün batımında, su hâlâ sıcakken güneş yavaşça denizin içine gömülür.
Bir de tekneyle ulaşılan yerler var. Akvaryum Koyu, Bodrum’un belki de en berrak noktası. Şnorkelle dalınca denizin altı en az üstü kadar canlıdır. Suyu serin, dipte taşlar arasında dolaşan balıklar göz hizanızda yüzer. Eğer günübirlik bir deniz turuna katılırsan, muhtemelen bu koylardan birinde duracak kaptan. “Yarım saatlik mola” der ama inen herkes o koydan biraz daha geç dönmek ister.
Mutlaka görmeniz gereken 20 plaj!!!
Datça – Muğla
Bazı tatil yerleri ilk görüşte etkilemez ama zamanla kalbine işler; Datça öyle bir yerdir. Sessizdir, biraz uzaktır ama tam da bu yüzden kendi ritmini bulmuş insanları çeker. Türkiye tatil yerleri arasında sakinliği, doğallığı ve yalınlığı bu kadar iç içe sunan başka bir yer zor bulunur. Yarımadaya doğru kıvrıla kıvrıla ilerleyen yolun sonunda, denizle karanın el sıkıştığı o huzurlu topraklara varırsın.
Datça deyince ilk akla gelen yerlerden biri Palamutbükü’dür elbette. Geniş bir koy, berrak bir deniz, sessiz bir sahil... Deniz öyle durudur ki, ayaklarının dibinde gezinen balıkları bile seçebilirsin. Su biraz serindir ama bir kere girdin mi çıkmak istemezsin. Kıyıya paralel uzanan küçük balık restoranları ve salaş pansiyonlar da bu doğallığı tamamlar. Hemen yakındaki Hayıtbükü ve Ovabükü koyları ise daha küçük, daha az bilinen ama aynı derecede etkileyici. Çakıl taşlarının üstünden geçip denize girerken, denizle birlikte zihnin de berraklaşır.
Ve elbette Knidos… Datça Yarımadası’nın en ucunda yer alan antik kent. Buraya sadece tarih için değil, deniz için de gelinir. Antik kalıntıların yanı başındaki kayalıklardan denize atlamak, bambaşka bir çağda yüzüyormuş hissi verir. Güneş batarken o taşların üzerine oturup ufka bakarsın; birden her şey biraz daha anlamlı gelir.
Datça, gösterişli olmayan ama derinliği olan bir yerdir. Deniz burada sadece serinlemek için değil; düşünmek, durmak ve yavaşlamak içindir. Türkiye’nin hızlı tatil yerleri arasında, Datça yavaş kalmayı seçenlerin kazandığı bir mola gibidir.
Türk tatilcilerin %58’i tatilini Türkiye sahillerinde geçirdi.
Kaş – Antalya
Geldik "Beyaz Yaka" eşrafının favori tatil beldesine... Kaş, her yaz kalabalıklaşır ama nedense ruhunu kaybetmez. Türkiye tatil yerleri arasında en çok sadık müdavimi olan yerlerden biri olmasının sebebi budur belki: Herkes bilir, Kaş’a bir kez gelen, bir daha hep oraya dönmek ister. Çünkü burada zamanın akışı farklıdır. Daha yavaş, daha derin ve daha anlamlı.
Kaş’ın merkezi, sokak sokak yürümelik. Küçük kafeler, begonvillerle sarılmış duvarlar, eski taş evlerin gölgesinde esen hafif rüzgar... Ama asıl mesele, tabii ki deniz. Merkeze yürüme mesafesindeki Küçük Çakıl Plajı, sabahın erken saatlerinde neredeyse kişiye özel gibidir. Su serin ve çarpıcı şekilde berraktır. Taşlık plaj sevenler için biçilmiş kaftan.
Daha farklı bir deneyim için rotanı Hidayet Koyu’na çevirebilirsin. Şnorkelle yüzmek isteyenler için adeta bir su altı müzesi. Balıklar, kayalıklar, mercan kırıntıları... Suya adım attığın anda gerçek dünyadan koptuğunu hissedersin. Sahil taşlık ama düzenli. Gün boyu orada kalınabilir, çünkü gölge alanlar, şezlonglar, restoranlar hepsi mevcut ama abartısız.
Ve tabii ki Kaputaş Plajı… Kaş-Kalkan yolu üzerinde, kayalıkların arasında saklanan o mavi. Yol kenarında arabayı çekip o merdivenlerden aşağı inmek bile bir seremoni gibi. Deniz turkuazın tam karşılığı, su ise serinliğiyle ün salmış. Girdiğinde her hücren uyanır. Güneş ışığını yüzeyde kıran o pırıltı, sadece bir manzara değil, bir his gibidir.
Kaş, tatilin sadece dinlenmek değil; aynı zamanda hissetmek, düşünmek, bazen de hiç konuşmadan sadece denizi izlemek olduğunu hatırlatır. Türkiye’nin en özel tatil yerlerinden biri olmaya devam ediyor ve iyi ki de öyle.
Daha detaylı plaj önerileri için en güzel 15 plaj listemizi de mutlaka inceleyin.
Fethiye – Muğla
Fethiye, doğanın cömert davrandığı ender yerlerden biri. Yemyeşil dağların eteklerinden turkuaz sulara doğru uzanan manzaralar öylesine büyüleyici ki, insan daha şehre girmeden tatil moduna geçiyor. Burası hem doğa severler hem macera tutkunları hem de sadece sahile uzanıp sessizce gökyüzünü izlemek isteyenler için sonsuz seçenek sunar. Her şeyin ortasında ama hiçbiriyle boğmayan bir yerdir Fethiye.
Bölgenin en bilinen yüzme noktası kuşkusuz Ölüdeniz. O fotoğraflarda gördüğünüz kartpostal gibi manzara, burada gerçekten karşınıza çıkar. Durgun, pürüzsüz suyu ve sığ denizi ile hem yüzmek hem de sadece suyun içinde durmak bile bir şifa gibidir. Üstelik tepeden süzülen yamaç paraşütçülerini izlerken, denizin ortasında bile manzaranız değişmez. Cesareti olanlar Babadağ’dan atlayıp Ölüdeniz’in üzerinden uçabilir; olmayanlar ise sadece sahilde oturup bu güzelliği izlemekle yetinebilir. İkisi de aynı derecede büyüleyici hissettirir.
Ölüdeniz’e gittiğinde sadece denize girmekle kalma, Kumburnu Tabiat Parkı’nın içindeki lagünü de mutlaka gör. Sabah erken saatlerde su cam gibi olur, güneş yükselmeden girersen kelimenin tam anlamıyla suyun içinde kaybolursun. Plajın hemen yanında yamaç paraşütü iniş alanı var, gökyüzünden süzülen rengârenk paraşütçüler manzaraya ayrı bir keyif katıyor.
Biraz daha az bilinen ama doğallığıyla öne çıkan Gemiler Koyu da mutlaka görülmeli. Çam ağaçlarının arasından yürüyerek ulaşılan bu koy, denizin sakinliğiyle birleşince adeta bir meditasyon alanına dönüşür. Tekne turlarıyla ulaşılan Kelebekler Vadisi ise doğa severlerin gözdesi. Yüksek kayalıkların arasına sıkışmış, yalnızca denizden ulaşılabilen bu küçük plajda, sabah saatlerinde yüzmenin tadı bambaşkadır.
Akyaka – Muğla
Akyaka’ya vardığınızda ilk fark ettiğiniz şey sessizlik olur. Sonra o sessizliğin içindeki detaylar kulağınıza çarpar. Nedir o? Azmak Nehri’nden gelen hafif su sesi, ağaç yapraklarının kıpırtısı, uzaktan gelen kuş cıvıltıları... Türkiye tatil yerleri içinde bu kadar şehirden uzak ama bu kadar ulaşılabilir olan çok az yer vardır. Akyaka tam anlamıyla doğayla iç içe olmayı isteyenlerin sığınağıdır.
Akyaka Plajı, özellikle çocuklu aileler için biçilmiş kaftan. Deniz sığ, dalga neredeyse yok ve su sıcaklığı son derece yumuşak. Sahil boyunca uzanan yürüyüş yolunda sabahları spor yapanları, akşamları ise elinde dondurmasıyla yürüyenleri görmek mümkün. Plajda kalabalık asla boğucu değildir; herkes sanki o doğaya saygılı davranmayı kabul etmiş gibidir.
Ama asıl deneyim, Azmak Nehri’nde başlar. Buz gibi ve kristal berraklığındaki suya ayaklarını soktuğunda, bir anda uyanırsın. Nehir boyunca kıyıya sıfır oturabileceğin restoranlar vardır. Bir yanda kahveni içersin, diğer yanda ayakların suyun içinde... O suyun içinden geçip giden küçük tekneler, zamanın yavaş aktığını hatırlatır insana.
Biraz daha gizli bir yüzme noktası ararsan, Çınar Plajı seni bekler. Ormanın içinden geçerek ulaşılan bu koyda, çam ağaçlarının gölgesinde, turkuaz suya girebilirsin. Plajın kendisi küçük ama ruhu büyük. Kalabalık değil, telaşsız.
Akyaka, gürültülü lokasyonlardan uzak durmak isteyenler için bir nefes aralığı. Türkiye tatil yerleri arasında hâlâ “çok bilinmeyen ama çok sevilen” yerlerden biri. Ve belki de en çok, hâlâ bozulmamış olduğu için bu kadar özel.
Denizin tadını hem yüzerek hem kayarak çıkarmak istiyorsanız, aqua parklar harika bir seçenek olabilir.
Bu yazıyı beğendiniz mi? Puanlayın!
Loading...
