Bir tenis maçını izlerken bazen topu takip etmekten çok oyuncuya bakarsın. Nasıl duruyor, nasıl nefes alıyor, nasıl düşünüyor... Çünkü bazı tenisçiler sadece topa değil, oyuna akıl, karakter ve iz bırakma gücü katıyor. İşte bu yazı o oyuncular için.
Hani şu “gelmiş geçmiş en iyisi kim?” tartışmaları vardır ya… Federer mi? Nadal mı? Djokovic mi? Belki de McEnroe, Sampras ya da Rod Laver? Aslında bu sorunun kesin bir cevabı yok. Ama o kadar çok efsane geçti ki bu oyundan, bazıları sadece kupalarla değil, bir dönemle anılır oldu.
Bu yazıda hem tarihin tozlu raketlerini hem de günümüzün mental canavarlarını sahaya sürüyoruz. Sadece Grand Slam sayılarıyla değil; oyun tarzları, karakterleri, bıraktıkları etkiyle değerlendiriyoruz.
Tüm zamanların yıldızlarını karşılaştırmak için en iyi 15 tenisçi listemize de göz atabilirsiniz.
| Sıra | Oyuncu | Ülke | ATP Puanları | En Yüksek Sıra | Öne Çıkan Başarılar |
|---|---|---|---|---|---|
| 1 | Jannik Sinner | İtalya | 10430 | 1 | 2× Avustralya Açık şampiyonu (2024, 2025) |
| 2 | Carlos Alcaraz | İspanya | 9300 | 1 | 3 Grand Slam şampiyonu, Wimbledon'u 2 kez kazandı |
| 3 | Alexander Zverev | Almanya | 6500 | 2 | 24 ATP şampiyonluğu, Olimpiyat altını |
| 4 | Jack Draper | İngiltere | 4650 | 4 | Top-5'e yükselen genç Britanyalı yıldız |
| 5 | Taylor Fritz | ABD | 4635 | 5 | Stuttgart şampiyonu, ABD'nin 1 numarası |
| 6 | Novak Djokovic | Sırbistan | 4630 | 1 | 24 Grand Slam şampiyonu, tüm zamanların en iyisi |
| 7 | Lorenzo Musetti | İtalya | 4140 | 7 | Toprak kortlarda etkili, genç yetenek |
| 8 | Holger Rune | Danimarka | 3530 | 4 | Barcelona Open şampiyonu, 5 ATP ünvanı |
| 9 | Ben Shelton | ABD | 2543 | 10 | Top-10'a ilk kez giren genç oyuncu |
| 10 | Alex de Minaur | Avustralya | 2076 | 10 | İstikrarlı Top-10 oyuncusu |
Geçmişten günümüze uzanan, birbirinden ikonik erkek tenisçileri ağırlayacağız yazımızda. Ve belki de yazının sonunda senin için o "efsane"en iyi" hiç beklemediğin bir isim olacak.
Kortları terk etmeyen efsanelere hoş geldin. 🎾🔥 Aşağıdaki gibi yeni başlayanlar için önerilen tenis kursu seçeneklerini de göz önünde bulundurabilirsiniz.
Tenis, rakibin değil; kendi içindeki şüpheyle oynadığın bir oyundur.
Andre Agassi
Tenisin Temellerini Atan Efsaneler
Bazı oyuncular vardır, onları izleme şansın olmasa bile isimlerini duymuşsundur. Çünkü o kadar iz bırakmışlardır ki, dönemler değişse de etkileri geçmez. İşte bu bölümde, hem istatistikleriyle hem de korta kattıkları ruhla tarihe yön vermiş üç büyük tenisçiye yakından bakıyoruz. Rod Laver, Björn Borg ve Pete Sampras.
Rod Laver
Rod Laver’ın adı geçtiğinde bile saygıyla durmak gerekir. Avustralyalı bu usta, tenis tarihinin tek iki "Calendar Year Grand Slam" sahibi oyuncusudur (yani bir yıl içinde 4 büyük turnuvayı birden kazanmak). Bunu bir kez yapmak zorken, Laver tam iki kez yaptı. 1962 ve 1969 yıllarında.
Raketini adeta fırça gibi kullanırdı; her vuruşunda farklı bir renk bırakır gibiydi. Modern tenise geçiş döneminde oyunun tekniğini ve temposunu belirleyen isimdi. Sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da sahada hep bir adım öndeydi.
Ayrıca birçok uzmana göre, Laver’ın bugünkü ekipmanlarla ve kortlarla oynaması hâlinde Grand Slam rekorlarının bambaşka bir seviyeye çıkabileceği düşünülüyor.
Rod Laver, sadece bir efsane değil; bugün hâlâ Avustralya Açık’ın ana kortuna adını vermiş bir “temsil”. Yani o, sadece geçmişin değil, bugünün de tenis ruhunda yaşıyor.
Björn Borg
Borg'u tanımlamak oldukça zor. Soğuk ama etkileyici. Duygusuz gibi ama içten bir ateşle dolu. İsveçli yıldız, kortta neredeyse hiç mimik değiştirmezdi. İşte bu yüzden ona "Buz Adam" denirdi. Ama bir de raketine bakarsanız, orası cayır cayır yanardı.
Toprak kortta 6 Fransa Açık şampiyonluğu ve çim kortta 5 Wimbledon zaferi… Yani hem sabrın hem de hızın ustasıydı. Bugün bile bu iki zıt zeminde bu kadar etkili olabilen çok az tenisçi var. Üstelik bu başarıları daha 26 yaşına bile gelmeden elde etti. Sonra bir anda bıraktı. Sanki söyleyeceğini söyledi, oyunu bitirdi, gitti.
Björn Borg'un stili bugünkü baseline oyununa ilham verdi. Bugün izlediğimiz her kontrollü ralli, biraz Borg’un bıraktığı mirasla oynanıyor.
Türkiye’den gelen raketleri tanımak isterseniz önemli Türk tenisçileri içeriği sizin için hazırlandı!
Pete Sampras
1990’lar... Bir döneme damgasını vuran başka bir adam. Pete Sampras.
Eğer tenis bir saray olsaydı, Sampras muhtemelen tahta servis atarak otururdu.
14 Grand Slam zaferiyle, uzun yıllar boyunca "en iyilerin en iyisi" olarak görüldü. Özellikle Wimbledon’daki 7 şampiyonluğu, onun çim kortta adeta yenilmez olduğunu gösterdi.
Oyun stili sertti ama zarifti. Servis-volley ustalığıyla rakiplerine nefes aldırmazdı. Onun döneminde baseline oyunculara fazla şans yoktu; çünkü Sampras filede beklerdi, tokat gibi bir voleyi yapıştırırdı.
Ayrıca oyuna kattığı ciddi duruş ve konsantrasyon seviyesi, onun sahada duygusallıktan uzak ama ölümcül bir netlikte oynamasına imkân tanıdı.
Federer bile bir röportajında, “Pete gibi oynamaya çalıştım ama kimse onun gibi oynayamaz” demiştir.
Çağdaş Tenisin Üç Devi... Federer, Nadal, Djokovic
Modern tenisin kalp atışları bu üç isimle birlikte atıyor. Aralarındaki rekabet, oynadıkları maçlar, kırdıkları rekorlar… Her şey bir kenara, bu üçlünün aynı çağda oynaması başlı başına bir mucizeydi. Üstelik her biri başka bir felsefeyi temsil ediyor. Özellikle İstanbul'da yaşayanlar için uygun fiyatlı tenis kursu imkanlarını değerlendirmek iyi olabilir.
Federer zarafeti,
Nadal mücadeleyi,
Djokovic zeka ve dayanıklılığı...
Roger Federer
Roger Federer’i izlemek, tenisin bir sanat formu olduğunu fark etmektir.
Vuruşları simetrik, ayak hareketleri neredeyse dans edercesine hafif, karar alma becerisi akıl dışı… Eğer bir tenis oyuncusu tablo olsaydı, kesinlikle Federer olurdu.
Toplam 20 Grand Slam şampiyonluğu, 310 hafta dünya 1 numarası ve 8 Wimbledon zaferiyle tarihe geçti. Ama rakamlardan çok, onun oyuna kattığı duygudur hafızalarda kalan. Onu izlemek bir şov değil, bir tecrübeydi.
Federer'in maçlarında bir tür sakinlik vardı. Tansiyon artsa da o raket sanki başka bir evrende salınıyordu. Üstelik her zaman centilmen, her zaman saygılıydı. Nadal ve Djokovic gibi rekabetin ortasında bile nezaketi elden bırakmadı.
Rafael Nadal
Rafael Nadal için ne söylesek az kalır. Onu tarif eden en doğru kelime belki de "yıkılmazlık" olurdu.
Her maçta sanki hayatta kalmak için oynar, her puanı bir savaş gibi yaşar. İşte bu yüzden izlerken kendinizi onun mücadelesine kaptırmamak mümkün değildir.
14 Fransa Açık şampiyonluğu gibi neredeyse ulaşılmaz bir rekorun sahibi. Toprak kortta öyle bir üstünlük kurdu ki, Roland Garros adeta onun evi oldu. Ama Nadal’ı özel yapan sadece kazanması değil; kaç kez sakatlık yaşayıp, yeniden doğmasıdır.
Fiziksel olarak belki de Big Three'nin en çok yıprananıydı ama her seferinde geri dönmeyi bildi. Mental gücü, sabrı ve asla pes etmeyen karakteri onu kortta bir savaşçıya dönüştürdü.
Bugün Nadal sadece bir tenisçi değil, azmin ve tutkunun ete kemiğe bürünmüş halidir.
zafer kazanan Nadal, Roland Garros tarihinde kırılması güç bir rekorun sahibi.
Novak Djokovic
Ve geldik Novak Djokovic’e…
Çoğu zaman bu üçlü arasında en az sevilen gibi görünse de, istatistikler açıkça gösteriyor ki en çok Grand Slam kazanan, en uzun süre 1 numarada kalan ve en çok final gören oyuncu o.
Gerçek bir makine gibi çalışıyor; zihinsel gücü o kadar yüksek ki, rakiplerinin çöküşü onun yükselişine dönüşüyor.
24 Grand Slam şampiyonluğu, 400+ hafta dünya 1 numarası ve tüm büyük turnuvalarda en az 3 şampiyonluk…
Yani istatistikse istatistik, performanssa performans.
Djokovic’in farkı, her zeminde ve her rakibe karşı çözüm bulabilmesi. Adaptasyon konusunda tarihin en iyisi diyebiliriz. Ayrıca maç içinde momentumu çevirmekteki başarısı, onu izlerken tahmin edilemez yapıyor.
Bazıları onun duygusallığını yapmacık bulsa da, Djokovic her zaman kendisi oldu. Tribünler onu sevmesin, o yine kazandı. Çünkü kazandığında hep daha fazlası vardı elinde.
Kadın tenisinde de benzer başarıları görmek isterseniz, efsanevi kadın tenisçiler yazısı oldukça dikkat çekici.
Tenis tarihindeki en büyük erkek tenisçilerin bir kısmı solak. Rafael Nadal, John McEnroe, Jimmy Connors gibi efsaneler sol elleriyle raket tutarak oyunlarına farklı bir açı kazandırdı. Solak tenisçiler, rakiplerinin alışık olmadığı açılarla oynadıkları için özellikle backhand savunmalarında ciddi avantaj sağlar.
Yeni Dönemin Parlayan Erkek Tenisçileri
Teniste yeni bir dönem başlıyor. Federer, Nadal ve Djokovic çağının yavaş yavaş sonuna gelinirken, kortlarda artık başka isimlerin ayak sesleri yükseliyor. “En iyi erkek tenisçiler sıralaması” sadece geçmişin yıldızlarıyla değil, aynı zamanda bugünün genç ama iddialı oyuncularıyla şekillenmeye başladı bile.
Şimdi gel, bu yeni nesil erkek tenisçiler arasında öne çıkan üç isme birlikte bakalım. Carlos Alcaraz, Jannik Sinner ve Daniil Medvedev. Ayrıca, Ankara’daki tenis tutkunları için cazip ankara tenis kursu imkanları da mevcut.
Carlos Alcaraz
İspanya'nın yeni gururu, Carlos Alcaraz, adeta Nadal’ın varisi olarak görülüyor. Ama onun oyunu sadece güç üzerine kurulu değil aynı zamanda teknik olarak çok yönlü, zihinsel olarak da yaşının çok ötesinde.
Henüz 20 yaşında Wimbledon şampiyonu oldu ve bunu Novak Djokovic gibi bir efsaneyi finalde mağlup ederek başardı. Baseline vuruşlarındaki kuvvet, servis gücü ve maç anlarındaki kararlılığı, onun birkaç yıl içinde “en iyi erkek tenisçiler sıralaması” içinde üst sıralarda yer alacağının göstergesi.
Alcaraz'ı izlerken bir şey netki o da bu çocuk sadece maç kazanmadığı aynı zamanda, seyirciyi büyülediği...
Jannik Sinner
İtalyan tenisinin yükselen yıldızı Jannik Sinner, kortta fazla gösterişli olmasa da, her vuruşuyla rakibini sindiren bir oyun tarzına sahip.
Sahadaki duruşu sakin ama etkisi büyük. Özellikle sert kortlardaki başarısı ve istikrarlı yükselişi sayesinde ATP sıralamasında üst sıralara tırmanmayı başardı.
2024 Avustralya Açık şampiyonluğu, onun artık “geleceğin değil, bugünün adamı” olduğunun kanıtıydı.
Ayrıca tenis zekâsı, oyun okuma becerisi ve sade stiline rağmen etkili vuruşlarıyla onu izlemek gerçekten ayrı bir keyif.
Sinner, sessizliğin içindeki tehdit gibi… Oyunun gidişatını sessizce değiştiriyor.
Kendi oyununuzu geliştirmek adına kort seçimiyle ilgili tavsiyeler bölümünü de mutlaka okuyun.
Erkek tenisçiler arasında tarihin en uzun maçı 2010 Wimbledon'da oynandı. John Isner ile Nicolas Mahut arasında süren maç tam 11 saat 5 dakika sürdü ve 3 güne yayıldı. Kazanansa John Isner oldu. Bu karşılaşma hem fiziksel hem zihinsel sınırları zorlayan efsanevi bir maç olarak tarihe geçti.
Daniil Medvedev
Rus tenisçi Daniil Medvedev, alışılmışın dışında vuruş tarzı ve analitik oyunu ile “yeni nesil erkek tenisçiler” arasında en ilginç profillerden biri.
Sanki bir bilgisayar gibi oynuyor. Rakibini okuyor, oyunu analiz ediyor ve çözüm üretiyor.
2021’de kazandığı ABD Açık şampiyonluğu, Djokovic’in Grand Slam takvimini bozarak büyük bir olay olmuştu.
O dönem herkes onun oyun stilini “çirkin ama etkili” diye tanımlasa da, Medvedev’in en büyük gücü, farklı oynamaktan korkmaması.
Bugün hâlâ en üst düzeyde mücadele eden Medvedev, büyük ihtimalle önümüzdeki 5 yıl içinde Grand Slam sıralamalarında söz sahibi olacak.
Bu üç genç yıldız, tenis dünyasında yeni bir çağ başlatıyor. Belki henüz bir Nadal kadar kupaya sahip değiller ama onların hikâyeleri yeni başlıyor.
Ve unutmayalım ki “En iyi erkek tenisçiler sıralaması” sadece geçmişle değil, gelecekte de yazılmaya devam edecek.
Ve şu an izlediğimiz bu oyuncular, belki de ileride torunlarımıza anlatacağımız yeni efsaneler olacak. İzmir’de de gelişmek isteyenler için uygun izmir tenis kursu seçeneklerini göz atabilirsiniz.









