Çocukların ruh sağlığına yatırım yapmak, toplumun geleceğine yatırım yapmaktır.
Alfred Adler (Psikiyatrist, Eğitimci)
Son zamanlarda okullarda, gençlerin zihinsel dayanıklılığını artırmak için farkındalık dersleri uygulanmaya başladı. Bu tür çalışmaların etkisini kesin olarak kanıtlayan çok fazla araştırma olmasa da, amaç gençleri ileride karşılaşabilecekleri psikolojik rahatsızlıklara karşı daha dirençli hale getirmek. Çünkü ergenlik dönemi, hem gelişim hem de ruh sağlığı açısından oldukça hassas bir dönem.
Tam da bu yüzden, özellikle ortaokul ve lise yılları, gençlere ruh sağlığı konusunda yol göstermenin en doğru zamanı. Onlara kendi zihinlerine nasıl özen göstereceklerini öğretmek, ileride karşılarına çıkabilecek psikoloji bozukluğu belirtileri gibi sorunları çok daha erken fark etmelerini sağlayabilir.
Bu yazıda, öğretmenlerin, rehberlik birimlerinin ve ailelerin okul ortamında öğrencilerin ruh sağlığını desteklemek için neler yapabileceğini konuşacağız.
Okullarda Ruh Sağlığını Bozan Bazı Etmenler
Sınıflarda ruh sağlığını destekleyen uygulamaların neden önemli olduğunu ve bunun nasıl hayata geçirilebileceğini konuşmadan önce, öncelikle öğrencilerde psikolojik rahatsızlıklara yol açan temel sebeplere bakmak gerekiyor. Çünkü sorunların kökenini anladığımızda, kalıcı çözümler üretmek çok daha kolay hale geliyor.
okullarda ruh sağlığına yeterli kaynak ayrılmadığını düşünüyor.
Birçok araştırmaya göre hem ilkokul hem de ortaokul ve lise çağındaki öğrencilerin ruh sağlığını zorlayan başlıca nedenler şöyle sıralanıyor.
Zorbalık
Çocukların yaşayabileceği en ağır deneyimlerden biri zorbalık. Fiziksel, duygusal ya da zihinsel şiddet, ilerleyen dönemlerde ciddi psikolojik rahatsızlıklar, hatta kendine zarar verme davranışlarına dönüşebiliyor. Bu yüzden zorbalığın kesinlikle önlenmesi gerekiyor.
Peki bu sorunlara nasıl çözümler bulunabilir? Burada en önemli görev ailelere ve öğretmenlere düşüyor. Öğrencilerin kendini kabul edilmiş, desteklenmiş ve değerli hissettiği, sorunlarını rahatça paylaşabildiği bir öğrenme ortamı yaratmak, hem ruh sağlığı hem de hastalıkları açısından en etkili koruyucu adımlardan biri.

Stres
Çocuklar ve gençler için okul, hayatlarının en büyük stres kaynağı. Sınavlar, öğretmen ve arkadaş ilişkileri ya da zorlandıkları derslerde yaşanan hayal kırıklıkları, öğrencilerde kaygı, depresyon ve farklı psikolojik hastalıklar geliştirebiliyor.
Çözülemeyen Sorunlar
Eğer bir öğrenci uzun süre boyunca sınıfta sürekli huzursuzluk çıkarıyorsa, bu davranışların ardındaki mesajı görmek çok önemli. Erken fark edilmeyen ve çözülmeyen sorunlar zamanla büyüyor ve tedavisi zor psikoloji bozukluğu belirtileri haline gelebiliyor.
Okullarda Ruh Sağlığı Eğitiminin Avantajları ve Dezavantajları
Eğer okullarda ruh sağlığıyla ilgili konuşmanın ve dersler vermenin sadece olumlu sonuçları olsaydı, bu uygulama çoktan hayata geçirilirdi. Ama hayatın her alanında olduğu gibi burada da avantajlar ve dezavantajlar var. O yüzden konuya iki açıdan bakmak gerekiyor. Öğrencilerin stresini azaltacak değerlendirme modellerine dair fikirler, sınavların yerini ne alacak yazısında detaylıca tartışılıyor.
Avantajlar
Birçok eğitimci, okullarda ruh sağlığı ve psikolojik rahatsızlıklar üzerine konuşmanın gerekli olduğunu düşünüyor ve belirli aralıklarla taramaların yapılmasını destekliyor. Bunun başlıca sebepleri şöyle özetlenebilir.
Günümüzde gençler arasında intihar oranları korkutucu derecede yüksek. Araştırmalara göre her bir intiharın yanında 20’den fazla intihar girişimi yaşanıyor. Bu yüzden ruh sağlığı konularının gündeme getirilmesi, intihar oranlarının düşmesine ve intiharın çevresindekiler üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabiliyor.
Ruh sağlığı taramaları ve psikolojik hastalıklar hakkında açık konuşmak, depresyon ya da kaygı gibi ciddi sorunların erken yaşta fark edilmesini sağlıyor. Uzmanların takibiyle öğrenciler çok daha erken dönemde destek alabiliyor. Bu da onların ileride daha sağlıklı bir gelişim göstermelerine yardımcı oluyor.
👍 Avantajlar | Açıklama (Avantaj) | 👎 Dezavantajlar | Açıklama (Dezavantaj) |
---|---|---|---|
🧠 Erken Tanı | Kaygı, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar erken fark edilir. | 🏷️ Etiketlenme Riski | Öğrenciler erken yaşta damgalanabilir, bu da özgüvenlerini etkiler. |
💬 Açık İletişim | Öğrenciler duygularını paylaşmayı öğrenir, utanma duygusu azalır. | 💸 Maliyet Sorunu | Okullarda yeterli bütçe ayrılmadığında uygulamalar yarım kalabilir. |
❤️ İntiharların Azalması | Farkındalık çalışmalarıyla gençlerin kendine zarar verme riski düşer. | 📉 Eğitim Yetersizliği | Öğretmenlere verilen eğitim eksik veya yüzeysel olabilir. |
👩🏫 Öğretmen Farkındalığı | Öğretmenler psikoloji bozukluğu belirtilerini tanıyabilir. | 🤐 Toplumsal Damgalama | Aile ve toplumda ruh sağlığı hâlâ tabu olabilir. |
🌱 Gelişim ve Güven | Öğrenciler kendini daha güvende hisseder, öğrenme ortamı güçlenir. | ⏳ Zaman Baskısı | Yoğun ders programları bu çalışmalara yeterli vakit bırakmayabilir. |
Dezavantajlar
Elbette konunun hassasiyetinden dolayı, karşı çıkanların da dile getirdiği çekinceler var. Bazı aileler ve okul yöneticileri, öğrencilere erken yaşta tanı konulmasından endişe ediyor. Çünkü bu durumda çocuklar uzun yıllar boyunca üzerlerinde bir etiket taşımak zorunda kalabilir.
Bir diğer konu ise devlet okullarının zaten sınırlı bütçelerle yönetiliyor olması. Eğer çok sayıda öğrenciye ruh sağlığı desteği sağlanması gerekirse, bunun ekonomik karşılığı nasıl bulunacak sorusu gündeme geliyor. Kaynak eksikliği, tedavi sürecini daha da zorlaştırabiliyor.
Özetle, avantajları ve dezavantajları değerlendiren okullar, ruh sağlığı ve hastalıkları konusunu ne kadar açıkça ele alacaklarına karar vermek durumunda kalıyor. Burada en önemli nokta, öğrencilerin faydasına olacak bir dengeyi yakalayabilmek.

Okullarda Ruh Sağlığını Korumak için Neler Yapılabilir?
Ülkemizdeki öğretmenler öğrencilerini hayatın zorluklarından korumak için ellerinden gelenin en iyisini yapıyor. Yine de gelişime her zaman açık bir alan var. Bu noktada en kritik adımlardan biri, öğretmenlerin ve rehberlik personelinin ruh sağlığıyla ilgili sorunların erken belirtilerini fark edebilmesi. Yalnızca fark etmek değil; aynı zamanda ne zaman harekete geçileceğini bilmek ve öğrencilerden gelebilecek zor sorulara hazırlıklı olmak çok önemli. Eğer öğretmenler bu konuda hiçbir eğitim almadan psikolojik rahatsızlıklar hakkında konuşmaya kalkarlarsa, istemeden öğrencilerde daha fazla kaygıya sebep olabilirler.
Öğrencilerle birebir ders yapan eğitmenler için, özel ders vermek istiyorum yazısındaki tanıtım önerileri, duygusal dengeyi korumaya yardımcı olabilir.
Bir çocuğun en büyük ihtiyacı, kendini güvende hissettiği bir öğretmendir.
Haim Ginott
Ne yazık ki ülkemizde de durum çok farklı değil. Yapılan çeşitli anketlerde öğretmenlerin önemli bir kısmı, okullarında ruh sağlığına yeterince zaman ve kaynak ayrılmadığını, verilen eğitimlerin yetersiz olduğunu veya hiç eğitim almadıklarını dile getiriyor. Bu tablo öğrencilerin geleceği açısından kaygı verici.
Elbette kimse, sınıf öğretmeninin ya da beden eğitimi öğretmeninin bir psikolog olmasını beklemiyor. Ama en azından temel bir eğitim, öğretmenlere yol gösterecek birkaç pratik bilgi verilmesi bile büyük fark yaratabilir. Çünkü bu farkındalık, bir öğrencinin yaşadığı sorunların erken fark edilmesini ve doğru yönlendirme yapılmasını sağlar.
oranında daha hızlı fark edebiliyor.
Ruh Sağlığını Açıkça Konuşabilmek
Çocukluk ve ergenlik, zaten başlı başına zor dönemler. Hem kendini hem toplumu anlamaya çalışırken birçok genç psikolojik hastalıklarla ya da psikoloji bozukluğu belirtileri ile karşılaşıyor ama sessiz kalmayı tercih ediyor. Çünkü çoğu ya utanıyor ya da yargılanmaktan korkuyor. Oysa yapılan araştırmalar, ülkemizde de 10 çocuktan en az birinin ciddi bir psikolojik rahatsızlık yaşadığını ortaya koyuyor.
Öğrenciler aslında birbirlerine yardım etmek istiyorlar ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. İşte bu yüzden, ders programında özel bir ders olmasa bile öğretmenlerin bu konuları sınıf içinde gündeme getirmesi çok değerli. Ruh sağlığı ve hastalıkları konusunu görmezden gelmek yerine açıkça konuşmak, öğrencilerin hem kendilerini yalnız hissetmelerini önler hem de utanma duygusunu ortadan kaldırır. Öğretmenlerin bu konudaki tavrı çok önemlidir, çünkü onlar öğrenciler için rol modeldir. Bir öğretmen rahatça konuşursa, öğrenci de kendini daha rahat ifade edebilir.
Bugün okullarda uyuşturucu, sigara, cinsellik ya da bulaşıcı hastalıklar hakkında derslerde bilgi veriliyor. Ama ruh sağlığı çoğu zaman kenarda kalıyor. Halbuki depresyon, kaygı ya da farklı psikolojik hastalıklar da en az diğer konular kadar önemlidir. Bu eksiklik yüzünden toplumda hâlâ ruh sağlığıyla ilgili büyük yanlış anlaşılmalar var.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan psikolojik hastalıkların %50’si 14 yaşından önce ortaya çıkıyor.
Müfredatta Değişiklik
Son yıllarda yapılan araştırmalar, sınav odaklı bir sistemin öğrencilerde kaygıyı artırdığını, depresyona sebep olduğunu ve hatta kendine zarar verme davranışlarına yol açtığını gösteriyor. Bu da eğitim sistemimizin, öğrencilerin ruh sağlığını desteklemek için yeterince uygun bir yapıya sahip olmadığını ortaya koyuyor. Öğretmenlerin sınıf içi gözlemleriyle desteklenen öğretmenlerin gözünden müfredata bakış içeriği, psikolojik dayanıklılığın eğitimdeki yerini güzel özetliyor.
Bu noktada çözüm, müfredatta düzenlemeler yapmak. Eğer yeni dersler açmak mümkün değilse bile, öğrencilerin katılabileceği atölyeler, grup çalışmaları ve konuk konuşmacılarla yapılacak etkinlikler fark yaratabilir. Örneğin MEB tarafından organize edilen uzman psikologların ya da ruh sağlığı alanında çalışan kişilerin öğrencilere yönelik seminerler vermesi, farkındalık açısından çok etkili olur. Bu tür çalışmalar, öğrencilerin hem kendi ruh sağlığını korumayı öğrenmesini sağlar hem de arkadaşlarına karşı daha anlayışlı yaklaşmalarına yardımcı olur.
O halde, gençlerdeki psikolojik rahatsızlıklarla mücadele etmenin en doğru yolu ne? Tek bir çözüm yok. Öğretmenlerin ve personelin eğitilmesi, ruh sağlığı konularının sınıfta açıkça konuşulması ve müfredatta öğrencilerin ruh sağlığını destekleyecek düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Ancak bu üç yaklaşım birlikte uygulanırsa gerçekten fayda sağlar. İşaret dilinin yaygınlaşması, öğrenciler arasında empatiyi artırarak okullarda işaret dili eğitimi gibi kapsayıcı uygulamaların önemini hatırlatıyor.
Ülkemizde son yıllarda bazı okullarda farkındalık çalışmaları yapılmaya başlandı. Henüz yolun başında olsak da, bu adımlar oldukça kıymetli. Çünkü küçük bir ilerleme bile hiç ilerleme olmamasından çok daha iyidir.